Belli bir disiplin içinde yaşamak hayatımızın olmazsa olmazı.
Böyle bir tempodaysanız spontaneye veya emrivakiye yer yok demektir.
Ne var ki benim gibi günlük disiplini bozmasanız da uzun vadeli planlar yapmaktan da hoşlanmıyor olabilirsiniz.
Zira şartlandıktan sonra hayal kırıklığına uğrama ihtimali bir duvar örer zihninize.
Yaşadığımız salgın sürecinin bizlere bir kez daha hatırlattığı da tam olarak bu.
Koşullanmamak gerektiği.
Ertelenen düğünler, iptal edilen tatiller, çıkılamayan seyahatler…
Tam da o klişe cümlede söylendiği gibi.
“Kullar plan yapar, tanrı gülermiş.”
Ya da John Lennon’dan alıntı yaparsak “Hayat, siz planlar yaparken başınıza gelenlermiş.”
Virüsün gölgesinde sanat
Salgından en çok etkilenen sektörlerinden biri şüphesiz Kültür – Sanat.
Tiyatrolar perdelerini; konser salonları, galeriler, müzeler kapılarını kapattı. Dizi ve film çekimlerine ara verildi.
Dünyanın en eski olgularından biridir sanat. Hayal gücünün tezahürüdür. Yani insan var olduğundan beri o da vardır. Ve insanın başından geçmiş her şeyi o da yaşamıştır. Yaşamın insana ikram ettiğini bazen bir tiyatro sahnesinde izler, bazen bir müzik notasında dinler, bazen de bir tuvalde seyreyleriz.
İşte bu yüzdendir ki bugünlerde yaşadığımız her ne varsa bir gün onu bir tiyatro sahnesinde seyredecek, bir müzik notasında dinleyecek, bir tuvalde göreceğiz. Öyküler yazılacak, okuyacağız.
Virüsün getirdikleri, sanatçının derinlikli iç dünyasında sanatçı gözüyle yorumlanacak. Salgın, sanat üretiminde yeni meyveler verecek.
Üretimin süreceğinden kuşku yok fakat merak edilen, sanatın sunum şeklinde bir değişiklik olup olmayacağı. Instagram canlı yayını ile verilen konserler, youtube’da erişime açılan tiyatro oyunları vb. düşünürsek sosyal medya sanat için de alternatif bir mecra olabilir mi?
İş hayatında, sosyal hayatta köklü değişimler kapımızda. İnsanlık topyekün dönüşüme doğru yol alıyor. Pandemi, teknolojiden kaçışımız olmadığını, onu reddedemeyeceğimizi gözümüze soka soka anımsatıyor adeta. Fakat sanatın varoluş kaynağının hisler olduğunu, hislerin de etkileşimden beslendiğini düşünürsek gelenekseli ayakta tutmak için çabalamamız gerektiğini düşünüyorum.
Peki sanatın tam içindeki isimler ne diyor?
“Devlet tüm sanatçılara destek olmalı”
ALTAN ERKEKLİ / SANATÇI: Teknolojinin sayesinde bu tür organizasyonları bizim kullanımımıza açan, başta sevgili üstadımız sevgili Genco Erkal olmak üzere tüm emek veren, sanatın her dalındaki arkadaşlarımı kutluyorum. Artık çağın gereksinimi olan iletişim ve teknolojik ilerleme bizlerin böyle organizasyonları, daha çok evlerden izlememize neden olacak. Özgürce sanat yapabilen, duygularını düşüncelerini aktarabilen herkes bu mecraları kullanacak. Ama insanların omuz omuza seyir zevkine erişeceği organizasyonlar da pandemiden sonra gelişen koşullarla birlikte mutlaka sunuma açılacaktır. Kanımca ilk önce açık havalar dolu dolu olacak, seyirler orada keyifle izlenecek. Daha sonra özellikle özel yapımların büyük salonları tercih etmesi gerekecek. Bu konuda da devletin, nasıl ki çiftçilere, üreticelere, mazot ve gübre sübvansiyonu yapıyorsa, sanata da ayırt etmeksiniz tüm sanatçılara da destek olması gerekiyor.
RASİM ÖZTEKİN / SANATÇI: Sanal medya sanat için bir alternatif olamaz, bu geçici bir süreç. Örneğin tiyatro birebir seyirci ile yapılır. Ortaya çıkan eserde seyircinin de katkısı vardır. Sosyal medyayı seyrederken şu his uyanıyor; ne güzel düşünmüşler diyorsunuz. Ama yine de bir salonda tiyatro izlemekten, konser dinlemekten aldığınız zevki almıyorsunuz. Biz de şu an Birol Güven’in yapımcılığında “Ev Yapımı” dizisini çekiyoruz evlerimizde kendi imkanlarımızla. Çok parlak bir fikir, evet ama hepimizin ortak düşüncesi “Şu günler bitse de normal setlerimize dönebilsek.” Sanal dünyada yapılanlar geçici çözümlerdir, canlı performansın yerini tutmaz. Bundan sonrasında kültür-sanat mekanları sosyal mesafeye uymak zorunda olduğumuzdan sekteye uğrayacak. Bu da ekonomik durumu etkileyecek. Yine de yeni normal içinde, sanatın insan ile ilişkili haline döneceğine inanıyorum.
“Tiyatro için zor bir süreç”
MELİSA DOĞU / SANATÇI: Tiyatro sanatı için çok zor bir süreç. Yazmak, çizmek, programlamak, ilham almak, organize olabilmek için müthiş bir süreç olabilir. Fakat seyirciyle buluşamayan bir tiyatro için aynı şeyi söyleyemem. Ben TV ekranından oyun izlemeyi seven biri olamadım. Hep o sahneye ve büyüsüne ihtiyaç duydum kendi adıma. Ama bunun dışında şu küçük akıllı telefonların hepsi birer bilgi kaynağı ve TV olduğuna göre, birçok şeyin biçimsel değişikliğe uğrayacağını düşünüyorum. Sanatsal ve sanat dışı. Umarım bu süreçler geçer ve yeni normalimiz – nasıl ise? – bunu ayırt edebilecek farkındalıkta oluruz. İlhamımız bol olsun.
Sanat ekonomisine virüs darbesi
Sürecin asıl mercek altına alınması gereken tarafı kuşkusuz ekonomik boyutu. Tiyatrocusuyla, müzisyeniyle, yapımcısıyla, yönetmeniyle, menajeriyle, set çalışanıyla, sahne tasarımcısıyla, ışıkçısıyla ve aileleriyle birlikte yaklaşık 600 bin kişinin geçimini sağladığı bir sektörden bahsediyoruz. Şu ana kadarki ekonomik kayıp azımsanamayacak düzeyde. Türk bilim insanlarının yaptığı araştırma, salgının bir yıl sürmesi durumunda Kültür-Sanat sektörünün gelirlerinin yüzde 90 oranında azalacağını ortaya koyuyor.
Türkiye’de açıklanan son rakamlar umut verici. Normalleşme adımları da yavaş yavaş devreye giriyor. Fakat virüs tedbirlerin en erken uygulandığı bu sektör, normalleşme adımlarının en geç atılacağı sektörlerden olacak.
Bu durumda yapılması gereken tabii ki tedbirleri en sıkı şekilde uygulamaya devam edip sürecin uzamasının önüne geçmek, virüsün ekonomik yıkıcılığını önlemek.
Sanatçıları müşterekte buluşturan talep ise devlet desteği. Zira, sektörün kıyısında durduğu uçurum, bizlerin bireysel alacağı önlemlerden çok daha fazlasını gerektiriyor.
Her sanatçıyı, sanatın içinde var olan herkesi varlıklı zannetmek yanılgısına kapılmayalım. Hiçbir birikim yapmamış, yapamamış, sanatın ona getirdiğini yine sanata harcamış emekçileri unutmayalım. Sektördekilerin çoğu çalıştıkları sürece kazanıyor ve bu kazanç da bazen sadece günü kurtarmaya yetiyor. Vergi yükümlülükleri, salon kiraları da eklenince ortaya aşılması zor bir dağ çıkıyor.
Bundan sonrasına ilişkin yol haritası da bir diğer soru işareti. Tiyatro veya konser salonlarında sosyal mesafeyi sağlamak mümkün. Ama bu da seyirci sayısının en iyi ihtimalle yarıya düşmesi anlamına geliyor. Ve bütçelerini gişe hasılatıyla döndüren sanatçıları, tiyatroları göz önünde bulundurursak bu da şimdilik flu bir görüntü olarak ortada duruyor.
Son bir not… İhtiyaç Haritası, Tiyatro Kooperatifi, Temel İhtiyaç Derneği ve Oyuncu Sendikası paydaşlığında pandemi nedeniyle işsiz kalan tiyatro emekçileri için bir dayanışma ağı kurulmuş. 100 sanatçı 100 şiir seslendirmiş. Şiirleri merak edenler, instagram’da “Dayanışmanın 110’ü Şiir” hesabını takip edebilir.