Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Beştepe’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunup basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, son iki gün içerisinde iki devlet başkanının ağırlandığını ve önemli bir zirveye ev sahipliği yapıldığını belirtti.
İlk ziyaretin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından Üst Düzey Stratejik Konsey Toplantısı bağlamında gerçekleştiğini aktaran Kalın, bu mekanizma çerçevesinde iki ülke arasındaki ilişkilerin kapsamlı bir şekilde ele alındığını bildirdi.
Türk-Rus ilişkilerinde son yıllarda önemli bir ivme yakalandığına işaret eden Kalın, özellikle Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin temel atma töreniyle de bu ilişkinin ekonomik, ticari ve enerji boyutunda bir dönüm noktasının da yaşandığını kaydetti.
Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin 20 milyar dolarlık değeriyle Türkiye’de tek kalemde yapılan en büyük yatırım olduğunu, tamamlandığında Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayacağını belirten Kalın, projenin tamamı hizmete alındığında yaklaşık 3 bin 500 kişiye istihdam sağlanacağını ifade etti.
Türkiye ve Rusya arasındaki 100 milyar dolar hedefli ticaret hacminin 22 milyar dolar civarında seyrettiğini bildiren Kalın, “Bu hedef doğrultusunda da vize rejiminden nakliyat meselesine, sebze meyve ticaretinden turizme kadar çok farklı alanlarda ilişkileri geliştirmeye çalışıyoruz” dedi.
Kalın, bir önceki yıl Türkiye’ye gelen Rus turist sayısının 4,7 milyon olduğunu, bu yıl 6 milyona ulaşmasının beklendiğini aktardı.
İki ülke arasındaki ilişkilerin kültürel ve insani boyutu bulunduğunu ve 2019’un karşılıklı olarak Türkiye ve Rusya’da kültür yılı ilan edilerek kutlanacağını anlatan İbrahim Kalın, bu vesileyle Türk-Rus ilişkilerinin tarihi, sosyal, kültürel boyutlarının farklı etkinliklere gündeme getirmeyi planladıklarını vurguladı.
S-400’LERLE İLGİLİ SÜREÇ
Kalın, ikili ilişkilerin önemli bir ayağının da savunma sanayisi alanındaki işbirliği olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:
“S-400’le ilgili süreç hızlı bir şekilde ilerliyor ve 2019 yılı içerisinde temmuz ayında S-400 bataryalarının Türkiye’ye teslimiyle ilgili çalışmalar tamamlanmış durumda. Bu, özellikle Türkiye’nin savunma ihtiyaçlarını karşılama noktasında atılmış çok önemli tarihi bir adımdır. Daha önce de çeşitli vesilelerle ifade ettiğimiz gibi S-400 sisteminin bizim NATO üyesi olmamızla herhangi bir ihtilaf teşkil etmesi söz konusu değil. Biz bu sistemi Türkiye’nin kendi ulusal güvenliğini sağlamak amacıyla aldığımızı zaten daha önce de ifade etmiştik. Bu konuda NATO Genel Sekreteri’nin de ‘Bu, Türkiye’nin kendi egemen kararıdır şeklindeki açıklamasını memnuniyetle karşıladığımızı bir kez daha ifade etmek isterim.”
S-400 meselesiyle ilgili zaman zaman özellikle Avrupa ve Amerika’da bazı itirazların bulunduğunu anımsatan Kalın, “Teknik açıdan da askeri açıdan da bu itirazların bir geçerliliğinin olmadığını ifade etmeliyiz. Ayrıca S-400’ler Türkiye’nin savunma ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla alınan bir sistemdir. Dolayısıyla burada herhangi başka ülkeye tehdit oluşturması zaten söz konusu değil” dedi.
ANKARA’DA YAPILAN ÜÇLÜ ZİRVE
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin ziyaretine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Kalın, İran ile ilişkilerin de bu görüşmelerde kapsamlı bir şekilde ele alındığını belirtti.
Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mevkidaşına özellikle Türk-İran ticari ilişkilerinin geliştirilmesi, sınır güvenliğinin sağlanması, yasa dışı göçün önlenmesi, terörle mücadele, milli paraların kullanılması, enerji işbirliği alanlarında Türkiye’nin hem beklentilerini hem taleplerini ilettiğini aktardı.
Üçlü liderler zirvesinin tüm dünyanın yakından takip ettiği bir toplantı olduğunu kaydeden İbrahim Kalın, şöyle devam etti:
“Sonuç bildirgesinde de basın toplantısında da Sayın Devlet Başkanlarının ifade ettiği gibi Astana süreci Suriye meselesine, krizine çözüm bulmak için kurulmuş sahadaki en önemli mekanizma şu anda. Bunu biz hiçbir zaman Cenevre’de devam eden sürece bir alternatif olarak değerlendirmedik, onun tamamlayıcısı olarak gördük. Fakat geçtiğimiz 6-8 aylık süreçte bildiğiniz gibi Cenevre Süreci adeta nefesini tüketti. BM Daimi temsilcisi De Mistura’nın da bütün gayretlerine rağmen Cenevre Sürecinde yaşanan tıkanıklıklar Astana Sürecini daha önemli daha kritik hale getirdi.”
Astana Süreci’nin Cenevre Süreci ile bir bütünlük içerisinde devam etmesi yönündeki kararlılıklarını sürdürdüklerini anlatan Kalın, “Nitekim son Soçi ve Astana toplantılarına BM Daimi Temsilcisi Sayın De Mistura’nın katılmış olması da bu açıdan memnuniyet vericidir” diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Sonuç bildirgesine ve zirvede yapılan değerlendirmelere baktığımız zaman öncelikli amacın Suriye’deki savaşın sona erdirilmesi olduğunu, bunu yaparken de Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması amacı çerçevesinde adım atılması gerektiği net bir şekilde ifade edildi” dedi.
SURİYE’YE YÖNELİK İNSANİ YARDIMLAR
Suriye’ye insani yardımların ulaştırılması konusunda Türkiye’nin üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getiren bir ülke olduğunu belirten Kalın, “Sadece kendi kontrolümüzde olan bölgeler, yani Fırat Kalkanı Harekatı ve Zeytin Dalı Harekatı bölgelerinde değil Suriye’nin diğer bölgelerinde de Türkiye insani ve tıbbi yardımları ulaştırmaya devam ediyor. Şu ana kadar Türkiye’nin yaptığı insani yardımlar çerçevesinde Suriye genelinde, sadece bizim kontrolümüzde olan bölgelerde değil, Türk ve uluslararası STK’lara ait insanı yardımlar ile Kızılay üzerinden ulaştırılan yardımların toplam yekunu 30 bini aşkın TIR ile 630 milyon ABD doları değerinde olmuştur” değerlendirmesinde bulundu.
Bu yardımların Türkiye’nin kendi inisiyatifiyle gerçekleştirdiği insani yardımlar olduğuna değinen Kalın, şunları söyledi:
“Dün Sayın Cumhurbaşkanımızın bir teklifi daha oldu zirvede, belli yerlerde ihtiyaç olan yerlerde sahra hastanesi kurulması… Bu konuda çalışmalarımız da devam ediyor. Hem tıbbi ihtiyaçların karşılanması hem insani yardımların ulaştırılması noktasında biz hem uluslararası koalisyonla hem de Astana’daki garantör ülkelerle yani Rusya ve İran’la her tür işbirliğine hazırız. Bunun şu anda lojistik detayları da ilgili arkadaşlarımız tarafından çalışılıyor. Bu konuda yakın bir zamanda somut bazı adımların atılmasını da umut ediyoruz.”
Cenevre Süreci’ne atıfta bulunduğunu aktaran Kalın, “Birleşmiş Milletler 2254 sayılı karar çerçevesinde siyasi geçiş sürecinin sağlanması, yeni anayasanın yazılması ve bağımsız, şeffaf, adil seçimlerin yapılması noktasında da kararlılığımız aynen devam ediyor” dedi.
Kalın, şu görüşlerini paylaştı:
“Bizim diğer koalisyon ortaklarıyla ve Astana’daki diğer garantör ülkelerle üzerinde mutabık kaldığımız noktalardan bir tanesi Suriye topraklarının tamamının bütün terör unsurlarından temizlenmesidir. Bunun içinde DEAŞ vardır, El Kaide vardır, Nusra Cephesi vardır ama aynı zamanda PKK’nın Suriye kolu olan PYD/YPG gibi örgütler de vardır. PYD/YPG ile yapılan mücadele DEAŞ’la mücadeleye bir engel değildir, bir dikkat dağıtma değildir. Tam tersine terörle mücadelede tutarlı duruşun bir yansımasıdır. O yüzden bizim de hem Batı’lı müttefiklerimizden hem diğer aktörlerden beklentimiz Türkiye’nin Suriye sahasında PYD ve YPG’ye karşı yürüttüğü terörle mücadeleye tam destek vermesidir. Bu, Suriye’nin toprak bütünlüğü açısından da önem arz etmektedir. Çünkü bu örgütün Suriye’nin belli bölgelerinde kendisine fiili durum yaratmak suretiyle birtakım kantonlar, devletçikler vesaire arayışı içerisinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla Amerikalı müttefiklerimizin bu örgütle işbirliği yaparken bir taraftan da Suriye’nin toprak bütünlüğü üzerine vurgu yapmasının bir çelişki olduğunu bu vesileyle tekrar ifade etmemiz gerekiyor.”
Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, dün özellikle Doğu Guta’da yaşanan hadiseleri de tekrar gündeme getirdiğini, bu konunun muhataplarıyla düzenlediği basın toplantısına da yansıdığını hatırlattı.
“Bizim beklentimiz, Doğu Guta’da yaşananların, Kuzey Humus ve İdlib bölgesinde tekrar edilmemesidir. İdlib bölgesi de çatışmasızlık bölgelerinden bir tanesidir, dört bölgeden biridir ve bizim sorumluluğumuzdadır” ifadelerini kullanan Kalın, bu bölgede, gerek ateşkesin sağlanması ve gözetlenmesi gerek insani yardımların ulaştırılması gerek sivillerin korunması noktasında üzerilerine düşen sorumluluğu yerine getirdiklerini bildirdi.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) dün itibarıyla sekiz gözlem noktasını kurduğunu bildiren Kalın, şunları söyledi:
“Geriye dört tane kaldı, dokuzuncu ile ilgili keşif çalışmaları devam ediyor. Çok yakın zamanda da oraya Türk askeri konuşlanacak. Dolayısıyla İdlib bölgesinde Astana süreci çerçevesinde üzerimize düşen görevi de yerine getiriyoruz, bundan sonra da getirmeye devam edeceğiz. Öncelikli hedefimiz, Doğu Guta’da yaşanan hadiselerin, hiçbir şeklide Kuzey Humus ve İdlib bölgesinde yaşanmaması. Bu çerçevede de rejimin ateşkesin ihlallerine yönelik hareketlerini durdurma noktasında İran ve Rusya’dan beklentimiz, rejim üzerinde baskı kurmaları, gerekli telkinleri yapmalarıdır ki dün de bu konu etraflı bir şekilde zirve oturumlarında ele alındı.”
Kalın, ekonomide son dönemde çok önemli gelişmeler yaşandığına işaret ederek, 2017 yılına ait olan 7,4 büyüme oranının Türk ekonomisinin bünyesinin ne kadar güçlü olduğunu gösterdiğini vurguladı.
Türkiye’nin G-20 ülkeleri içerisinde ilk, OECD ülkeleri içerisinde de İrlanda’dan sonra en hızlı büyüyen ülke olduğunu ifade eden Kalın, etrafta yaşanan savaşlara, küresel piyasalardaki dalgalanmalara bakılıp bunlarla birlikte değerlendirildiğinde bu ekonomik başarının öneminin bir kez daha ortaya çıktığını aktardı.
Bu başarının elde edilmesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Başbakan Binali Yıldırım’ın yakın takibiyle özellikle teşviklerin ve kredi garanti fonunun devreye sokulmasının çok önemli etkilerinin olduğuna işaret eden Kalın, “Ayrıca yurt içi ve yurt dışı yatırımların giderek hız kazanması da ekonomik büyümeyi besleyen en önemli unsurlardan biri” dedi.
Bu çerçevede, mart ayı ihracatının 15,6 milyar dolarlık değerle Cumhuriyet tarihinin rekor seviyesine ulaştığını anlatan Kalın, “Bu trendin 2018 yılında da devam edeceğini bekliyoruz” değerlendirmesini yaptı.
Turizm alanında da çok önemli bir artışın gerçekleştiğini kaydeden Kalın, geçen yılın ilk ayına kıyasla Türkiye’ye gelen turist sayısında yüzde 35’lik artış ortaya çıktığını, bunun memnuniyet verici bir durum olduğunu, 2018 yılı içerisinde de turizm sektöründeki bu canlanmanın devam etmesini beklediklerini ifade etti.
Enflasyonla mücadelenin de devam ettiğini belirten Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şu anda yüzde 10’lar civarındaki enflasyonun ilk planda tek hanelere indirilmesi, daha sonra da daha da düşürülmesi konusundaki çalışmalarımız devam edecektir. Cumhurbaşkanımızın konuyu yakından takip ettiğini, Başbakanımızla konuyu takip ettiğini, koordine ettiğini ifade etmek isterim. Zaman zaman ‘ekonomi koordinasyonunda birtakım görüş ayrılıkları olduğu’ şeklinde spekülatif haberler çıkıyor. Bunların gerçeği yansıtmadığını ifade etmek isterim.”
”HİÇ KİMSE ORAYA ŞOV AMACI İLE GİTMEDİ”
Sözcü Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sanatçı ve sporcularla pazar günü Hatay’da bir sınır karakolunu ziyaretine de değindi.
Ziyaretin, Zeytin Dalı Harekatı’nda kahramanca mücadele eden askerlere destek olmak, onların moral ve motivasyonlarını yüksek tutma amacını taşıdığını anlatan Kalın, “Her yönüyle çok güzel bir ziyaret oldu. Hem askerlerimiz, hem genel kamuoyumuz bu süreci yakından takip ettiler” değerlendirmesini yaptı.
Bu tür kritik dönemlerde, sanatçıların, sporcuların, edebiyatçıların, şairlerin ve diğer kanaat önderlerinin milletin, devletin, askerin, polisin yanında durmasından daha doğal bir şey olamayacağına işaret eden Kalın, “Geçmişte de bunun örneklerini pek çok defa gördük. Hiç kimse oraya şov amacı ile gitmedi. Gayet olgun bir şekilde insanlar gelip askerlerimizle birlik beraberlik içerisinde bir akşam geçirdiler, onlara teşekkür ettiler, şehitlerimizi biz orada tekrar rahmetle yad ettik. Bu ziyaret çerçevesinde bu harekatın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha dünyaya göstermiş olduk” diye konuştu.
”ZİYARETİN AMACININ NE OLDUĞU ASLINDA HERKESİN MALUMU”
Harekatın başladığı 20 Ocak’tan bugüne kadar yaşanan olaylara bakıldığında Türkiye’nin Zeytin Dalı Harekatı’nda elde ettiği başarıyı hazmedemeyen bazı çevrelerin olduğunun görüldüğünü bildiren Kalın, “Bunu yurt dışında gördük. Çeşitli ülkelerin Zeytin Dalı Harekatı ile ilgili yerli yersiz açıklamalar yaptığını, ‘sivil kayıplar olacağını, Afrin merkezine girilmemesi gerektiği, bunun bir işgal hareketine dönüşme ihtimali olduğu’ gibi gerçeklerle hiçbir ilgisi alakası olmayan açıklamaların yapıldığını gördük” ifadesini kullandı.
Bunlara gerekli cevapları çeşitli vesilelerle verdiklerini hatırlatan Kalın, “Evvelsi gün maalesef ana muhalefet lideri de bu konuya çok seviyesiz bir şekilde müdahil oldu. Sanatçılarımıza yönelik ağır ifadeler kullandı” dedi.
Bu ziyaretin amacının ne olduğunun aslında herkesin malumu olduğunu vurgulayan Kalın, fakat tarihi bir referansla bir konuyu hatırlatmak istediğini kaydetti.
İbrahim Kalın, milletin geçen 100 yıllık tarihinde Çanakkale Harbi’nden İstiklal Harbi’ne, Kore Savaşı’ndan Kıbrıs Harekatı’na son olarak da 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında yaşananlara kadar tüm kritik dönemlerde, dönüm noktalarında sanatçıların, sporcuların, kanaat önderlerinin milli bir duyarlılıkla askerin, polisin, milletin, korucunun, devletin yanında olduğunu hatırlattı.
Bunun yeni bir konu olmadığını örneklerle açıklayan Kalın, şunları söyledi:
“1915 yılında Çanakkale Deniz ve Kara Savaşları’nın kazanılmasından birkaç ay sonra haziran ayı içinde bir grup yazar, Çanakkale’ye davet edilir. Bu dönemin önemli yazarları içerisinde Mehmet Emin Yurdakul, Ahmet Ağaoğlu, Yusuf Razi Bel, Nazmi Ziya Güran, İbrahim Çallı, Ömer Seyfettin, Celal Sahir Erozan, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ahmet Yekta Madran, Müfit Ratip, Ali Canip Yöntem, İbrahim Alaattin Gövsa, Orhan Seyfi Orhon, Enis Behiç Koryürek, Hakkı Süha Gezgin gibi dönemin önde gelen yazarları, şairleri edipleri, Çanakkale’ye gitmişler, çeşitli gözlemler yapmışlar ve döndüklerinde de çeşitli eserler ortaya koymuşlardır, yazılar yazmışlardır.”
Kalın, İstiklal Harbi sürecinde de yine benzer tabloların yaşandığının görüldüğüne dikkati çekerek, konuşmasına şöyle devam etti:
“Dahası Mustafa Kemal Atatürk’ün bizzat kendisinin sanatçılarla her zaman yakın temas içerisinde olduğunu biliyoruz. Kendisinin gerek Çankaya Sofrası’nda gerek diğer mecralarda birçok sanatçı ile birlikte olduğunu onların desteğini aldığını, yeni Türkiye’nin inşasında, Cumhuriyetin ilk yıllarında birlikte neler yapabileceklerine dair görüş alışverişlerinde bulunduklarını biliyoruz. Örneğin Safiye Ayla gibi Müzeyyan Senar gibi İsmail Galip Arcan gibi Behzat Butak gibi Mesut Cemil, Falih Rıfkı Atay, Mihri Hanım, Faruk Nafiz Çamlıbel, Halide Edip Adıvar, Ruşen Eşref Ünaydın gibi birçok dönemin önde gelen yazar, ressam, müzisyenlerinin İstiklal Harbi ve sonrasındaki süreçte ülkenin gelişmesine katkı sağladığını görüyoruz.”
Kore Savaşı sırasında imkansızlıklardan dolayı Kore’ye müzisyen heyeti gönderemeyen devletin Kore’ye giden askerler, yaralanıp dönenler için çeşitli etkinlikler düzenlediklerini anımsatan Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kıbrıs Harekatı aynı şekilde. 15 Temmuz darbe girişimi gerçekleştikten sonra Türkiye’nin birçok yerinde sanatçılarımız, sporcularımız farklı görüşlerden, farklı yaklaşımlardan hareket ederek ülkelerinin, devletlerinin, milletlerinin yanında olduğunu ifade etmişlerdir. PKK ya da DEAŞ terör örgütüne karşı yapılan mücadelede de Türkiye’de çeşitli hadiseler olduğunda hemen ardından yine sanatçılarımız bu süreçlere katılmışlardır. Bu tarihi arka planı da dikkate aldığımız zaman ana muhalefet liderinin bu ziyaretten neden bu kadar rahatsız olduğunu anlamakta biz zorlanıyoruz. Bu tür kerih ifadeler kullanarak, sakil ifadeler kullanarak ana muhalefet lideri aslında kendini maalesef küçük düşürmektedir. Burada da sanatçılarımız doğru bir iş yapmıştır. Askerlerimize moral vermiştir, bundan sonra da askerimizin, polisimizin yanında olmaya elbette hep birlikte biz devam edeceğiz. Onlar bunu bir sanatçı duyarlılığı ile gerçekleştirmiştir, bunu alıp bir siyasi polemik malzemesi yapmak, yapılan işi başka bir şekilde yansıtmaya çalışmak ancak ve ancak maalesef ana muhalefet liderinin siyaset tarzının sefaletini ortaya koymaktadır. Bu üzücü tablo hakikaten Türkiye’nin birlik ve beraberlik içinde olması gereken bir dönemde ne ana muhalefet liderine, ne Türk siyasetine yakışmamıştır.”
İbrahim Kalın, sanatçıların dün yaptıkları bir açıklama ile zaten pozisyonlarını net bir şekilde ortaya koyduklarını belirterek, “Bundan sonra da biz birlik ve beraberlik içerisinde Türkiye’nin en fazla birlik ve dayanışmaya ihtiyaç duyduğu günlerde bu birliği ve beraberliği devam ettireceğiz. Bu konuda herhangi bir tereddüdümüz söz konusu değildir” dedi.
Türkiye-İran-Rusya Üçlü Zirvesi’nin ardından yapılan ortak açıklamada “PYD/YPG” vurgusunun neden olmadığı yönündeki soruya Kalın, zirvenin ortak açıklamasında 1. sayfanın 4. paragrafında buna açık bir atıf olduğunu belirtti.
Açıklamadaki “Terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişim reddedilmiştir” ifadelerini okuyan Kalın, bunun PYD/YPG terör örgütlerine bir atıf olduğunun çok açık olduğunu söyledi.
Kalın, “Bunun, bu şekilde deklarasyona girmiş olması da bizim PYD/YPG konusundaki pozisyonumuzun, diğer ülkeler tarafından da paylaşıldığını teyit etmektedir” dedi.
Türkiye’nin bu konudaki pozisyonun değişmeyeceğinin altını çizen Kalın, Zeytin Dalı Harekatı’nın da bu çerçevede gerçekleştirildiğini vurguladı.
Kalın, “Bütün o bölge, buna Tel Rıfat da dahil, terör unsurlarından temizlenene kadar bu harekat devam edecektir. Zeytin Dalı Harekatı’nın kapsamının, ne olacağının ve ne zaman tamamlanacağının kararını verecek olan Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Çünkü burada Suriye’nin toprak bütünlüğü kadar, bizim ulusal güvenlik önceliklerimiz de dikkate alınması gereken en önemli unsurdur” değerlendirmesinde bulundu.
“İNSANİ YARDIMLAR KONUSUNDA, REJİM ÜZERİNDEKİ BASKI ARTIRILMALI”
Suriye’ye insani yardımların detaylarının sorulması üzerine Kalın, Türkiye’nin kontrolü altındaki bölgelere insani yardımların ulaştırıldığını, Tel Rıfat, Humus, İdlib, Tel Abyad gibi diğer bölgelere de insani yardımların ulaştırılması konusunda hazırlıkların yapıldığını bildirdi.
Kalın, “Önümüzdeki günlerde Amerika’nın başını çektiği Koalisyon Güçleri, Rusya ve İran ile istişare etmek suretiyle bu alanların nereler olacağını, Sahra Hastanesi, mevcut hastanelerin imar edilmesi, doktor, tıbbi malzeme gönderilmesi, diğer insani yardımların ulaştırılması, fırınların kurulması gibi konuları hem AFAD hem Kızılay hem diğer insani yardım örgütleri üzerinden planlayacağız” ifadelerini kullandı.
Zirvenin en önemli sonuçlarından birinin de insani yardımların hızlı bir şekilde ulaştırılması olduğunu belirten Kalın, “Suriye’de insani yardımların hızlı bir şekilde ulaştırılmasında rejim üzerindeki baskının artırılması gerekiyor. Çünkü gerek bu ateşkesin hayata geçirilmesi gerekse insani yardımların ulaştırılması konusunda en büyük engeli şu ana kadar rejim çıkarttı. Dün Sayın Cumhurbaşkanımız, bu konuyu detaylı bir şekilde mevkidaşlarıyla görüştü. Umarız önümüzdeki günlerde bu yardımların ulaştırılması konusunda daha iyi, elverişli bir ortam sağlanır ve biz de bu insani yardımları etkin bir şekilde ulaştırmaya devam ederiz” şeklinde konuştu.
“OLAĞANÜSTÜ BİR ŞEY YOK”
Kalın, faizlerle ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında bir toplantı yapıldığına yönelik haberlerin hatırlatılması üzerine de “Cumhurbaşkanımız ekonomiyi yakından takip eden bir lider. Bu, başbakanlığı döneminde de böyleydi, cumhurbaşkanlığı döneminde de böyle. Sayın Başbakanımızla, ilgili ekonomi ekibiyle yakın bir mesai içerisinde hep olmuştur. Bu yeni bir şey değil. Zaman zaman ‘Külliye’de özel bir toplantı yapıldı’, ‘Ekonomiyle ilgili birtakım toplantılar yapılıyor’ gibi haberler, aslında bizim açımızdan rutini ifade ediyor. Bunlarda çok olağanüstü bir şey yok. Bu yakın takip ve ilgi neticesinde 2017’de biz 7,4 gibi bir büyüme rakamını yakaladık. Dolayısıyla bunlara olağanüstü birtakım anlamlar atfetmek doğru değil” diye konuştu.
Faizler konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın pozisyonun her zaman net olduğuna dikkati çeken Kalın, “Hiçbir zaman kapalı kapılar ardında birşey söyleyip, dışarıda başka bir şey söyleyen bir lider değil. Bunu kürsüden de bu toplantılarda da grup konuşmalarında da ifade etti, etmeye devam ediyor. Faizlerin düşürülmesi, gerek kamu gerek özel bankalarda, Türk ekonomisini canlandıracak, ivme kazandıracak bir hamle olacak. Bu pozisyonunu her zaman tutarlı bir şekilde ifade etti” değerlendirmesinde bulundu.
Kalın, son günlerde bunun dışında yaşanan olağan dışı bir hadise olmadığının altını çizerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türk ekonomisine olan bu yakın ilgisi ve takibinin devam edeceğini ve bunun neticelerinin 2017’de görüldüğünü söyledi.