5 Eylül’de Yunan Küçük Asya Ordusu, ihtiyat kuvvetleriyle Türk Ordusu’nun merkezine son bir taarruz daha yaptı. Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, “Her düşen mevkii, karşı taarruzla geri alınacaktır” emrini vermişti. Haymana ile eski Polatlı arasındaki savaşmaların sonunda, saldırgan taraf püskürtüldü.
Yunan kuvvetlerine, mevziilerinde durup yeniden kuvvetlenme emri verildi. O anda bulundukları yer, istilacı zihniyetin Anadolu’da varabildiği en uç noktaydı.
Yunan ordusunun ilerleyecek hali de kalmamıştı.
Türk cephesinin sağ kanadını savunan Albay Kazım, Yunanlı esirleri sorguluyordu. Tutsaklar, canını kurtardığını anlayınca ilk iş, bir parça ekmek istiyordu.
Albay Kazım (Özalp), “Hey gidi kral” diye düşündü. “Sırtını İngiliz imparatorluğuna dayayan ordun aç kalıyor. Bizim arkamızda Anadolu’nun tarlaları, bahçeleri var. Yiyeceğimizi cepheye ulaştıran ihtiyar erkeği, kadını, çocuğu var. Ateş alanında bile sıcak yemeğimizi eksik etmedi bu millet…”
‘TEHDİT KABİLİYETİ BİZE GEÇTİ’
Açıksöz Gazetesi/ İsmail Habib: “…düşman üç suretle harp etti ve bu üç safhalı harbin birinci safhasında düşman çevirme hareketiyle uğraştı. Muvaffak olamadı. İkincide umumi cephe taarruzu yaptı. Söktüremedi. Üçüncü safhada mevziî taarruzlara kalktı. Para etmedi.”… “Düşman bir tehdit olmaktan çıktı, düşman yalnız bir tehdit olmaktan çıksaydı belki bir şey değildi fakat ondan çıkan tehdit olmak kabiliyeti bize geçti. Düşman artık korkutmuyor, korkuyor; işte bu son dört kelimelik cümle harbin özetidir.”
KOMUTAN TAARRUZU DÜŞÜNÜYOR
5 Eylül’de Yunan tayyareleri Ankara istasyonunu bombalıyordu. Mustafa Kemal, kırık kaburgalarının sancısını Fransız gazeteciye yazdığı mektupta dile getiriyor; zafere ilişkin inancını net bir şekilde ifade ediyordu. “İstilacı Yunan ordusunu memleketimden defedebileceğimi kuvvetle ümit ediyorum.” Türk komuta heyeti, artık taarruzu düşünmeye başlıyordu.
BAŞKOMUTAN EN İLERİ HATTA HÜCUM KITASINDA
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa: “Filhakika Türkiye Büyük Millet Meclisi ordusunun plânı düşmana istediği yerde muharebe vermek ve evvelâ onu çarpışmaya mecbur etmek ve çarpıştıkça kırmak ve beli üzerine atılmaktı, binaenaleyh maksadımızın birinci safhası tamamen tasavvur ettiğimiz gibi tecellî etmişti. Onun için ikinci safhası başlıyordu.”
8 Eylül’de Yunan birlikleri yavaş yavaş, Kavuncu ve Beylik köprülerden nehri geçiyordu. Türk tarafı ise Dua Tepe- Kartal Tepe yönünde taarruz için hazırlanıyordu.
9 Eylül öğleden sonra, Mustafa Kemal Paşa, savaşı idare edeceği Karapınar köyü yakınındaki tepedeydi. 3 Mustafalar yan yana durup cepheyi inceledi. Mustafa Kemal, Mustafa Fevzi ve Mustafa İsmet paşalar, düşmana son darbeyi vurmak için sabırsızlanıyordu. Plan, düşmanın Sakarya’ya doğru sıkıştırılması ve nehir üzerindeki köprü başlarının tutulmasıydı. Bölgeye hâkim tepelerin alınması elzemdi. Ancak cephane azdı. Kilidi yine süngü açacaktı.
Komutanlar karargâh trene vardıklarında, ertesi gün yapılacak saldırıya katılacak tümenlerden birer subay, Zafer Tepe’ye çağrıldı. İçlerinde bir de süvari eri vardı. Mürettep Kolordu Komutanı biraz da tersleyerek, sordu:
– Sen kimsin, burada ne arıyorsun?
Komutanın karşısındaki er, esas duruşa geçerek kendini tanıttı:
– Ben Süleyman Sırrı, Bozok milletvekiliyim!”
Cephede, 17 milletvekili bulunuyordu. Her biri kendi alanında görev yapıyor, kimisi de nefer olarak vuruşuyordu…
TOPÇU CEPHANESİ KITTI
10 Eylül’de Başkomutan, Zafer Tepe ismini alacak olan yerde, taarruzu kumanda ediyordu. Türk tarihinin kırılma anı yaşanıyordu. Viyana önlerinde başlayan çekilme, bu taarruzun başarıya ulaşması halinde sona erecek, artık süngüler doğudan batıya doğru ilerleyecekti.
Mustafa Kemal, bir ara topçu ateşinin daha etkili yapılması için 15. Tümen bataryalarının yanına gitti. Topçu cephanesi kıt olduğundan en işe yarar yerde kullanılmalıydı. Başkomutanın, en ileri hatta hücum eden kıtaların yanında görülmesi ve savaşı çarpışma sahasında idare etmesi askerlerin maneviyatını kuvvetlendirdi.
Öğle saatlerinde, Dua Tepe’yi savunan Yunan tümeni çözülmeye başladı. Mehmetçik, tepenin doruğuna vardığında, tepenin diğer yüzünde tutunmaya çalışan Yunan birlikleriyle karşılaştı. Son bir gayretle atıldılar…
Halide Onbaşı (Edip) : “Dua Tepe alınmıştı. Üstünde bir tek Türk askerinin, güneşin altında, ayakta durduğunu gördüm.”
Dua Tepe; 22 gün 22 gece süren Sakarya Meydan Muharebesinde, Türk genel karşı taarruzunda, düşmandan geri alınan ilk tepeydi. Artık Türk Ordusu için, 17. Asırda başlayan geri çekilme sona eriyor; Kızıl Elma, hayallerin ufkunda beliriyordu.
Anadolu seferini parlak bir zafere dönüştürmeyi hayal eden Yunan ordusu ise tükenmişti. Elde kalanları kurtarmak için, birlikler kendini nehrin batı kıyısına atmaya çalışıyordu.
Düşmanı Anadolu içlerine çekerek yıpratacağını bilen Mustafa Kemal, sabırla savaşı yönetmişti. Askerleri, Anadolu meselesinin düğüm olduğu yere, Sakarya geçidinin yanı başındaki Gordion’a girmek üzereydi. Kâhinin söylediği şey gerçek oluyordu. Sabırla davranan düğümü çözüyor, Anadolu’nun hâkimi oluyordu. Artık Mustafa Kemal’in elinde, zaferin kılıcı parlıyordu…
ZAFER TEPE FOTOĞRAFINDA BİLİNMEYEN DETAY
Milliyet’ten Cevdet Cantürk’ün haberine göre, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’yı ileride Zafer Tepe adını alacak yerde gösteren ve 10 Eylül 1921’de çekilen bu fotoğraf çok önemlidir. Zira bu karede Halide Edip de yer almaktadır. Bugüne kadar bu fotoğraf genellikle kroplanarak kullanılmış, Halide Edip çerçevenin dışında bırakılmıştır. Oysa Halide Hanım, ‘Türk’ün Ateşle İmtihanı’ isimli kitabında tam o anı anlatır. Mustafa Kemal Paşa’nın tepede savaşı seyreden Halide Edip’e bakarak, “Gelin Hanımefendi, harp ediyoruz! Dua Tepe’ye taarruz ediyoruz” dediği an işte bu sahnedir. Ve bu fotoğraf çekildiğinde tarihin bizim için akışı değişiyordu.
DÜŞMAN SAKARYA’NIN BATISINA GEÇTİ
13 Eylül 1921
Geceleyin Karadağ ve Beş tepeler civarındaki çarpışmalar sonucu, Yunan direnişi çözüldü. Bu durum, Beylik köprü çarpışmalarına da yansıdı. 15. Tümen sabahın ilk ışıklarıyla birlikte yeniden süngü hücumuna kalktı. Yunan birlikleri gerideki geçitlerden kendilerini nehrin diğer tarafına zor attılar.
Sabahın ilk saatlerinde, Albay Kazım, savaşın 22. gününde gelen kesin zaferi Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’ya bildirdi:
“Düşman tümüyle Sakarya’nın batısına geçmiştir.”
Batı Cephesi’nin Başkomutanlığa raporu da şöyleydi:
“23 Ağustos’tan bu yana süren Sakarya Meydan Muharebesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordusu’nun kesin zaferiyle sonuçlanmıştır. Üç gündür süren genel karşı saldırımızın etkisiyle bugün öğleden önce düşman ordusu yenik olarak ve tümüyle Sakarya ırmağı batısına atılmış bulunuyor. Düşmanı aralıksız takip ediyoruz…”