Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Afganistan Dışişleri Bakan Vekili İdris Zaman ile Asya’nın Kalbi-İstanbul Süreci 8. Bakanlar Konferansı’nda basın mensuplarının sorularını cevapladı. Libya mutabakatına ilişkin sorular üzerine Çavuşoğlu, “Doğu Akdeniz’de biz bugüne kadar tüm kıyı ülkeleriyle buna benzer anlaşmaları imzalamak istediğimizi, imzalamaya hazır olduğumuzu vurgulayageldik. Aynı zamanda Türkiye’nin olmadığı herhangi bir anlaşmanın da geçersiz olduğunu sürekli vurguladık ama maalesef bir taraftan Kıbrıs etrafında Rum kesiminin tek taraflı sondaj faaliyetleri devam etti. Diğer taraftan Yunanistan, Mısır, İsrail, Rum Kesimi, bazen Lübnan bölge ülkeleriyle bizi de dışlamaya çalışarak görüşmeler devam etti” şeklinde konuştu.
“Dengeler değişti, büyük bir panik var”
Bakan Çavuşoğlu sözlerine şöyle devam etti:
“Biz öncelikle Kıbrıs etrafına bizim kıta sahanlığımızın dışında Kuzey Kıbrıs Tük Cumhuriyeti’nin de ruhsat verdiği Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına ruhsat verdiği alanlara sondaj gemilerimizi göndererek büyük bir oyunu bozduk. Tabii böyle bir hamleyi Türkiye’den beklemiyorlardı. Şimdi dengeler değişti. Büyük bir panik var. İşte Avrupa Birliği’nden karar çıkarmaya çalışıyorlar. Diğer taraftan yine Libya ile imzaladığımız bu anlaşmayla birlikte yine Yunanistan’ın ve bazı bölge ülkelerinin anlaşılmaz bir şekilde histerik duygularla tepki gösterdiğini görüyoruz. Diplomatik nezakete ve olgunluğa sığmayan adımlar atıldığını görüyoruz. Örneğin Libya Büyükelçisinin Yunanistan tarafından sınır dışı edilmesi gerçekten kabul edilebilir bir durum değil. Biz Yunanistan’la buna benzer bir anlaşmayı imzalamaya hazırız. Neticede burada Doğu Akdeniz’in zenginliklerini paylaşma konusunda biz bu tür anlaşmayı imzalarsak herkes için yararlı olacak. Bizim yaptığımız, imzaladığımız anlaşma uluslararası hukuka uygundur. Kendi sahanlığımızla Libya’nın kıta sahanlığının kesiştiği noktayla birlikte bu anlaşmayı biz Libya ile imzaladık. Yunanistan’ın yaptığı meşru değil. Örneğin Haftar’la görüşmesi meşru değil. Çünkü Libya’da şuanda meşru olan tek hükümet Trablus’taki Sarac hükümetidir. Eğer Yunanistan da onlarla bir şey yapmak istiyorsa esasen Trablus’a gitmesi gerekiyor, başka yerlere gitmesine gerek yok. Buradaki hükümet, hükümetler arası antlaşma imzalamak için yetkili değil. Fas’taki anlaşma imzalandığı zaman ben de oradaydım ama mutabakat zabtı imzalayabilir istediği ülke ile uluslararası hukuka uygundur. O yüzen desteksiz suçlamalar yerine aklıselim içinde davranmaları gerekiyor ve paylaşmayı öğrenmeleri gerekiyor. Rum kesiminde ve Yunanistan’da bu kültür maalesef yok. O zaman bu kültür yoksa biz de kendi adımlarımızı atarız. Bu adımlara karşı başka önlemler almak istiyorlarsa o zaman da karşılığına hazır olmaları gerekiyor. Biz kimseyle çatışmak, savaşmak istemeyiz ama Kıbrıs etrafındaki gemilerimizi de koruruz. Kıta sahanlığımızı da ve Libya ile imzaladığımız deniz yetki alanlarını belirleyen anlaşmamızın uygulanması bakımından da hangi önlem alınması gerekiyorsa o önlemi alırız.”
Bakan Çavuşoğlu, “Nasıl şimdi Akdeniz’de ve diğer bölgelerde Karadeniz de dahil sismik araştırmaları gemilerimiz yapıyorsa öncelikle bu bölgelerde de sismik araştırmalar yapılır, ondan sonra sondaj gemilerimizi de göndeririz ve kıta sahanlığımız içindeki faaliyetlerimizi çalışmalarımızda kimseyle müzakere etmeyiz” şeklinde konuştu.
“Kendi aralarında böyle saçma sapan dayanışma anlayışı var”
Fransa’daki gösterilere ilişkin soruları cevaplayan Bakan Çavuşoğlu, “Fransa’nın son zamanlarda sadece geçtiğimiz bir hafta içinde değil, göstericilere karşı kullandığı şiddet bunun içine basın mensupları da dahil, Macron’un yakın güvenlik ekibinin de müdahaleleri dahil hiçbir uluslararası standartla örtüşmüyor. Öncelikle şunu söylemek isterim, biz Türkiye olarak barışçıl gösterileri tabii ki destekleriz. Hiçbir zaman vandalizme varan ve yağmacılığa varan, şiddet içeren gösterileri desteklemeyiz. Bunun ayrımını çok iyi yapalım. Buradaki aşırıya kaçan gösterileri biz destekliyoruz anlamına gelmesin. Diğer taraftan Fransız polisinin kullandığı aşırı güç gerçekten Avrupa’nın ortak değerleriyle çelişiyor. Şimdi düşünün böyle bir olay Türkiye’de olsaydı Allah korusun polisin kullandığı herhangi bir cisim bir basın mensubunun gözüne gelseydi ve ameliyat olsaydı şuanda dünyada kıyamet kopmaz mıydı? Kopardı. Öncelikle de Avrupa Birliği kıyameti koparırdı. Belki de haklı olarak koparırdı. Çünkü biz de istemeyiz böyle bir şeyi. Fakat Fransa’da olunca hiç ses çıkıyor mu? Hiç ses çıkmıyor. İşte hep anlatmaya çalıştığım bu. Kendi aralarında böyle saçma sapan dayanışma anlayışı var. Bizim üyemiz, biz batılıyız, birbirimizin eksiği olsa da onu görmezden gelelim, yanlışı olsa da aman konuşmayalım. Neden? Dayanışma içinde olmamız lazım. Yanlışta dayanışma olmaz. Haksızlığa uğradığın zaman dayanışma olur” dedi.
“Avrupa’nın gidişatını biz endişeyle takip ediyoruz”
“Macron’un kendi sarayındaki medya ofisini kapattığını daha önce de söyledik” diyen Bakan Çavuşoğlu, “Avrupa Konseyi’nde demokrasinin, insan haklarının ve özgürlüklerinin evi Avrupa konseyi’nin 70’inci yıl kutlamalarında basın bölümünü Macron kapattırdı. Diğer törenlere de aldırmadı, bunu biz yapsak ne derler ‘diktatörlük var’, o var bu var. Macron yapınca ne oluyor, tercih mi oluyor veya başka türlü bir demokrasi mi oluyor. O yüzden gerçekten Avrupa’nın gidişatını biz endişeyle takip ediyoruz. Özellikle de Avrupa’nın ortak değerlerini erozyona uğratan sadece bu aşırı ırkçı partilerde görmüyoruz bunu. Merkez partilerinde de başta Macron ve partisi olmak üzere bunu görüyoruz. Dolayısıyla buradaki aşırı güç kullanımını da kınamak zorundayız. Özellikle hiç ayrım yapmaksızın herkese karşı bunu kullanmaları insanı de değik ve demokrasiyle ve ifade özgürlüğüyle de kökten çelişiyor” ifadelerini kullandı.
Doğan Can Cesur