“Türk milletinin her zaferi bizim için kıymetlidir ama Büyük Taarruz’un yeri bambaşkadır” diyen Ümit Doğan, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndaki istihbarat faaliyetleri üzerine de çalışmalar yapan bir isim. ‘Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk’ün İstihbarat Faaliyetleri- Milli Ajanlarımız’ isimli bir kitabı olan Doğan, Büyük Taarruz’dan hemen önce yaşananları şöyle anlatıyor:
“1922 yılının haziran ayında, Büyük Taarruz öncesi son kontrolleri yapan Atatürk, taarruz planını önce Erkan-ı Harbiye Reisi Fevzi Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ve Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım Paşa ile paylaşmıştı. Atatürk’ün taarruz planı, askeri gücümüzün büyük çoğunluğunu düşman cephesinin dış yanında ve etrafında toplayarak düşmanı yok etmekti. 27- 28 Temmuz’da Akşehir’de yapılan toplantıda, 15 Ağustos’a kadar hazırlıkların tamamlanmasına karar verildi. Hakimiyet-i Milliye gazetesinin 20 Ağustos 1922 tarihli nüshasında ‘Çay Ziyafeti’ başlık bir haber yayımlandı. Atatürk’ün köşkte bir çay ziyafeti vereceği ilan edildi. Herkes onun çay ziyafeti vermesini beklerken o Büyük Taarruz’u başlatmak üzere Ankara’dan ayrılmıştı.
ZÜBEYDE HANIM BİLE HABERSİZDİ
Taarruz planı o kadar gizliydi ki Atatürk, Zübeyde Hanım’a bile çay ziyafeti vereceğini söylemişti: ‘(…) sefer kıyafetlerimi giyerek anneme veda için odasına gittim. Elini öptüm, izin istedim. ‘Nereye?’ dedi. ‘Çay ziyafetine’ dedim. ‘Bu kıyafet ziyafete mahsus değil’ dedi. Biz gittikten, saatler geçtikten sonra meraklanmış, Merkez Kumandanı’nı çağırtmış. ‘Nerede benim oğlum?’ ‘Efendim, çay ziyafetine gitti.’ ‘ Hayır, çay ziyafetine gitmedi. Ben biliyorum, o savaşa gitti. Bir kâğıt kalem getirin, benden ona bir mektup yazın.’ Zübeyde Hanım, cepheye gittiğini bildiği oğlunun azmini kuvvetlendirmek için şu mektubu göndermişti: “Oğlum, seni bekledim. Dönmedin. Çay ziyafetine gideceğini söyledin. Ama ben biliyorum, sen cepheye gittin. Sana dua ettiğimi bilesin. Harbi kazanmadan dönme. Annen.” Zaferle sonuçlanan bir harekât gerçekleştiren Atatürk ve silah arkadaşlarının insanüstü çabasını vurgulayan Doğan, “30 Ağustos’ta düşman tamamen çembere alındı ve imha harekâtı başladı. 31 Ağustos sabahı Yunan ordusunun büyük bir kısmı imha edilmiş, birçok Yunan askeri esir alınmış, birçoğu da İzmir’e doğru kaçmaya başlamıştı” dedi.
Doğan, Türkiye’nin kaderini belirleyen bu zaferde istihbarattaki başarıların önemini şu sözlerle anlatıyor: “İstihbarat faaliyetlerindeki başarı, cephedeki başarıyı da beraberinde getirmişti. Birinci İnönü Savaşı’ndan hemen önce Yunan cephesini gezerek bilgi toplayan İngiliz Kemal’in, düşmanın durumunu İsmet Paşa’ya rapor etmesinin ardından Türk ordusunun zaferi gelmişti. Felah Grubu’ndan Yüzbaşı Kemal Bey’in Fransız karargâhında bulunan ve Yunan ordularının nerelere konuşlandığını gösteren haritanın bir kopyasını Mustafa Kemal’e ulaştırması da şüphe yok ki tarihî önem taşımaktaydı.”