Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ziyaretinde, “Stratejik hedefimiz, Ada’daki Türk işgalini sona erdirmek.” sözünü hatırlattı.
Miçotakis’in, Yunanlı popülist politikacılara özgü bu çıkışının, aslında çok şaşırtıcı olmadığını söyleyen Akşener, “Bunların nicesi geldi geçti. Asıl önemli olan, bizim muhteremlerin ne diyeceği.” dedi.
Akşener, Miçotakis’e seslenerek, “Sayın Başbakan, siz bir türlü kabullenemeseniz de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti müstakil bir devlettir. Haddinizi bilin. Biz sizin o stratejik hedeflerinizi, Megali Idea’larınızı, Enosis’lerinizi daha önce çok gördük.” mesajını verdi.
Kıbrıslılara yapılan mezalim üzerine, 1974’te “Ayşe tatile çıksın” parolasıyla, Ada’da bayrağın göndere çekildiğini, 15 Kasım 1983 günü de KKTC’nin İlk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın, yeni bir Türk devletinin kuruluşunu dünyaya ilan ettiğini anımsatan Akşener, Yunanistan’ı kastederek, şöyle konuştu:
“Doğal olarak olan da sizin stratejik hedeflerinize ve onun bayraktarlığını yapan dönemin cuntacıları ile siyasetçilerine olmuştu. Unutmayın ki bu tip stratejik hedefler Yunanlı siyasetçilerin kariyerlerine genellikle pek iyi gelmiyor. Benim size tavsiyem, ülkenizin sorunlarına odaklanın, boyunuzdan büyük konulara çok fazla bulaşmayın. Kıbrıs’taki, Türk işgali değil, Türk varlığıdır. Bunu da aklınıza kazıyın. Ama illaki aksini yapmakta ısrar ederseniz, biz yine buradayız. Her zaman bekleriz.”
“TÜRKİYE ÇARESİZ DEĞİL, MİLLETİMİZ ÇÖZÜMSÜZ DEĞİL”
“Saray duvarlarından milletin gerçeğini görmeyenler, yan gelip yatsa da, biz sokaktayız, vatandaşımızla beraberiz.” ifadesini kullanan Akşener, milleti dinlediğini, dertleri duyduğunu ve çareler önerdiğini anlattı.
Yalnızca “Milletimiz darda” demekle yaranın kapanmadığını belirten Akşener, söyle devam etti:
“Bu nedenle yarayı sarmanın reçetesini de sunuyoruz. Ama nafile. Milletinden kopmuş, milletin derdini bırakıp eşin dostun yandaşın derdine düşmüş Sayın Erdoğan, ne milletimize ne de bize kulak asmamakta ısrar ediyor. Bu iş böyle gitmez, Sayın Erdoğan. Seni o makamlara getiren milletimizin sesini duyacaksın. Pazarda, markette, hesabın içinden çıkamayan analarımızı göreceksin. İşsizliğin pençesinde, günü kurtarmanın telaşındaki çaresizlerimizi dinleyeceksin. Bu, çok zor bir iş değil. Yönettiğin Türkiye’nin acı gerçeğini artık anlayacaksın. Yani aslında işini yapacaksın. Ya işini yapacaksın ya da ilk sandıkta çekip gideceksin.”
Türkiye’nin çaresiz, milletin çözümsüz olmadığını vurgulayan Akşener, “Biz varız. Sen anlamasan da ben, adliyede yolumu kesip, ‘Akşam ne yemek yapacağımı bilmiyorum.’ diyen annenin ıstırabını anlıyorum. Sen dinlemesen de ben, Sakarya’da yanıma koşan, işletmeci kardeşimin feryadını duyuyorum. Sen umursamasan da ben, Hendek’te, üç çocuğu da işsiz olan emekli babanın, yüreğindeki sızıyı dindirmek için çalışıyorum. Gerçekler ayyuka çıktı. Mızrak artık çuvala sığmıyor Sayın Erdoğan. Sen farkında olmasan da milletimizin sana ayırdığı sürenin artık sonuna geliyoruz.” değerlendirmelerinde bulundu.
“ECZANELERDE BİLE VERESİYE VAR ARTIK”
Son bir yılda yüzlerce esnaf ziyareti yaptığına değinen Akşener, “Borcu olmayan tek bir esnafa rastlamadım. İşçi çıkarmamış tek bir esnafa rastlamadım.” dedi.
Esnafın; kirasını, elektriğini, doğalgazını, vergisini, çalışanının parasını, kredisinin taksidini ödeyeceğini, daha sonra kendi cebine para kalacağını, bununla da ailesine bakacağını belirten Akşener, “Senin ısrarla görmek istemediğin, milletimizin yaşadığı gerçek işte bu. Kendini milletin efendisi zanneden saray danışmanların, işi gücü bırakıp, her gün yeni bir yapay gündem üretmekle uğraşsalar da milletin gerçek gündemi işte bu. Ayakkabı satanın işi, onda bire düşmüş. Paket servis yapabilen restoranların bile, iş hacmi üçte bire düşmüş. Bu memlekette eczanelerde bile veresiye var artık Sayın Erdoğan.” ifadelerini kullandı.
Ankara Gölbaşı’nda bir eczacının, kendisine gece nöbette yaşadığı bir durumu anlattığın aktaran Akşener, şunları kaydetti:
“Diyor ki ‘Bir vatandaş bebeğine mama almak için geliyor. Birinci kart çekmiyor, ikinci kart çekmiyor, nakit para zaten yok. Geçerken bırakırsınız diyoruz ama onun dönmeyeceğini biliyoruz artık.’ Yetmiyormuş gibi muayene ücretlerini de eczanelerin sırtına yüklemişsin hem eczacı, hem de vatandaş kan ağlıyor. Nasıl olacak böyle Sayın Erdoğan? Bir ay geçti, iki ay geçti, üç ay geçti. Esnafımız haklı olarak bu ülkeyi yönetenlere soruyor, ‘Batmadan nasıl yaşayacağız?’ diyor. Cevap versene, nasıl yaşayacaklar Sayın Erdoğan?
Ben, senin o her fırsatta yardımına koştuğun, derdini dert edinip, ödemesini asla eksik etmediğin meşhur müteahhitlerinden bahsetmiyorum. Ben, bu memleketin bel kemiği, tam 2 milyon esnaftan bahsediyorum. Batmak üzere olan 2 milyon iş yerinden bahsediyorum. Seçim zamanı oy istediğin ama zor zamanlarında, utanmadan görmezden geldiğin ailelerden bahsediyorum. Hani kürsüden atıp tutarken, senin için her şeyin üzerinde olduğunu söylediğin o aileler var ya işte onlardan bahsediyorum.”