Emine Erdoğan, BM-HABITAT İcra Direktörü Maimunah Mohd Sharif’in daveti üzerine Kamerun’un Başkenti Yaounde’de gerçekleştirilen 4 Ekim Dünya Habitat Günü kutlama etkinliğinin açılış bölümüne video mesajla katıldı.
Konuşmasına 4 Ekim Dünya Habitat Günü’nü kutlayarak başlayan Emine Erdoğan, 1996’da, İstanbul’un Habitat 2’ye ev sahipliği yaptığını ve bu etkinliğin küresel çapta ses getirdiğini hatırlattı.
Emine Erdoğan, gelecek ay Glasgow’da yapılacak COP26 toplantısında ise Dünya Habitat Günü kutlama etkinliğinin bu yılki teması olan “karbonsuz bir dünya için şehir eyleminin hızlandırılması” çağrısının, etkin bir global hareket olacağına olan inancını dile getirerek, şöyle konuştu:
Çevre raporları, iklim değişikliğinin insan kaynaklı olduğu konusunda büyük bir alarm veriyor. Artan şehirleşme, sürdürülebilir olmayan üretim ve tüketim modelleri, karbon ayak izimizin oranını ne yazık ki her geçen gün artırıyor. Bugün yüzde 55 oranında olan kentli nüfusun, 2050’lerde yüzde 70’lere çıkacağı öngörüsü, karbon emisyonunun azaltılması yolunda acil çözümlerin gerekliliğine işaret ediyor. Dünyanın geleceğini tehdit eden bu büyük mesele karşısında, ülkelerin tek başına hareket etmesi yetmiyor. Küresel bir eylem planının, ivedilikle hayata geçmesi gerekiyor. Yarın çok geç olabilir. Küresel ısınma ile ilgili gidişata yön verecek son nesil olduğumuzu unutmamalıyız. Yeşil enerji, döngüsel ekonomi, temiz teknoloji gibi çözüm metotlarını aktif hale getirmeliyiz. Şehirlerimizi çevre dostu bir bilinçle yönetmeli ve tasarlamalıyız.”
“BİZİ ÇEVRE İLE YENİDEN DOST KILACAK BİR ZİHİNSEL DÖNÜŞÜME İHTİYACIMIZ VAR”
Emine Erdoğan, Türkiye olarak 2017’den bu yana ulusal çapta Sıfır Atık Projesi başlattıklarını anımsatarak, önce kamu kurumlarında başlayan atık ayrıştırma çalışmalarının, dalga dalga topluma yayıldığını ve önemli kazanımlar elde ettiklerini anlattı.
“Sıfır Atık Mavi” kapsamında ise deniz temizliğini derinleştirdiklerini, sanatçıların da farkındalık çalışmalarına destek verdiğini belirten Emine Erdoğan, “Küresel çapta da hükümetimizle, sivil toplumumuzla, iş dünyamızla iklim değişikliğinin etkilerini azaltacak her türlü çevre çalışması için el birliği yapmaya hazırız. Son Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda, Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği üzere, Paris Anlaşması da Meclisimizde oylamaya sunulacak. Çevre ve iklim krizi, elbette hükümetlerin, uluslararası organizasyonların olduğu gibi bireylerin de sorumluluğunda bir konu. Zira, bu mesele ancak bireysel davranışların değişmesi ile köklü çözüme kavuşabilir. Bizi çevre ile yeniden dost kılacak bir zihinsel dönüşüme ihtiyacımız var. Çevrenin bize verilmiş bir emanet olduğunu hiç unutmadan, bireyden endüstriye uzanan bir bilinç hareketi gerçekleştirmeliyiz.” diye konuştu.
“ÜRETİMİNDEN TÜKETİMİNE KADAR HER BİLİNÇSİZ ADIM, ÇEVRE FELAKETİNİ KAÇINILMAZ KILIYOR”
Tekstil sektörünün çevre konusunda karnesinin zayıf olduğuna işaret eden Emine Erdoğan, şöyle devam etti:
“Karbon emisyonunun yüzde 10’unu tek başına üretiyor. Yani, uluslararası uçuşların ürettiğinden daha fazla. Su kaynaklarının kullanımında da en büyük ikinci tüketici durumunda. Sadece bir kot pantolonun üretilmesi için 10,8 litre su kullanılıyor. Bütün bunlara karşılık, her yıl üretilen tekstil ürünlerinin yüzde 85’i çöpe gidiyor. Ürünlerin her yıkanışında yılda 500 bin ton mikro fiber, yeryüzü sularına karışıyor. Bu, 50 milyar plastik şişe demek. Mikro plastiklerin doğada kaybolmadığını hepimiz biliyoruz. Balıkların dahi bu döngüden etkilendiği görülüyor; yani soframıza kadar geliyor. Hülasa üretiminden tüketimine kadar her bilinçsiz adım, çevre felaketini kaçınılmaz kılıyor.”
Emine Erdoğan, Kovid-19’un “yeni bir yaşam biçiminin anahtarlarını” verdiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Sözgelimi uzaktan çalışma deneyimi, çevre dostu bir iş yaşamının tasarlanmasında yeni bir ufka işaret edebilir. Ulaşımdan klima kullanımına uzanan bu sürecin yeniden planlanması, çevre adına yeni kazanımlar için bir imkandır. Daha iyi bir ekolojik gelecek için sosyologların, psikologların, iletişimcilerin hep birlikte çalışmaları gerektiğini düşünüyorum. Bu çabaların, yeni bir yaşam kültürünün inşasına katkı vermesini umut ediyorum. Çevre konusu, soluduğumuz hava, içtiğimiz su gibi yaşamsal bir konudur. Bir kriz olmaktan çıkarmak da hepimizin ortak sorumluluğudur. Dünyadaki bu yeni dönüşüme hazırlıklı olmak, ‘Sıfıra Yarış’ vizyonu ile karbon emisyonunu azaltacak süreci hızlandırmak, bireysel ve küresel iş birliğini zorunlu kılıyor. Bu düşüncelerle, Habitat girişiminin küresel çağrısına ses veriyor, biz varız diyorum.”
Emine Erdoğan, 4 Ekim Habitat Günü ve katılmayı planladıkları COP26 Toplantısının da şimdiden hayırlı olması dileklerini iletti.