Mustafa Kemal Atatürk’ün ağzından cephedeki ibret sahnesi

Mustafa Kemal Atatürk’ün ağzından cephedeki ibret sahnesi

Bir ibret ve bir dehşet sahnesi…

Ama önce zaferler ayı…

950 yıl önce Sultan Alparslan’ın yiğitleriyle Malazgirt’ten açtığı Anadolu kapısı;

Mustafa Kemal’in önderliğinde Millet Meclisi’nin ordusuyla ve bir milletin top yekün taarruzuyla vatan olmuştur…

Bu nedenle ağustos bu millet için zaferler ayıdır…

Kutlu olsun…

AHLAT: Ahlat’ta bulunan mezar taşlarının anlamı büyüktür. Daha haberi duyduğum ilk gün “İşte” dedim. “Anadolu’nun kitabeleri…”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın deyişiyle “Selçuklu’nun Anadolu’ya bıraktığı birer tapu senedi”.

Evet…

Ahlat’taki taşlar konuşur… Çünkü bir kültür mirasıdır. Bir tarih mirasıdır. Bir milletin ve devlet geleneğinin kökleridir…

AFYONKARAHİSAR: Mustafa Kemal, Millet Meclisi’nde ağustos ayı boyunca yaşanan savaşı an be an anlatmıştır. Hatta hangi tepe hangi saatte alınmış, düşman Çaldağı’na kaç tümenle saldırmış. Düşmanın Tınaztepe civarındaki kuşatma stratejilerini görüp nasıl önlem alınmış. Sanki bir film sahnesi gibi anlatmış…

Evet arkadaşlar…
 
O mecliste yapılan açık ve gizli celseler yayınlanmıştır.

Muazzam bir savaş stratejisi vardır o konuşmalarda.

VE SAVAŞIN DEHŞETİNİ ANLATAN  ŞU SÖZLERİ

Ve Atatürk, taarruzun bitişini aktarırken cephede gördüğü son sahneyi öyle bir anlatıyor ki…

Savaş isteyen kim varsa…

Bu topraklarda gözü olan kim varsa…

Bir askerin ağzından barışın değerini anlamak için defalarca okumalıdır.

İşte cephedeki ibret sahnesi:

“Artık hiçbir şeyden çekinecek bir şey kalmamıştı. Bütün topçuların olabildiğince yakından, hatta açık mevzilerden ateş etmelerini emrettim.

Öğleden sonra düşman artık tam bir ateş çemberine alınmıştı. Gözlerimle görüyordum ki, düşman şaşkınca hareketler yapmaya başlamıştı. Kuzeye, doğuya, batıya, güneye yönelip koşuşturuyorlardı. Her taraf ateşle kaplanmıştı. Bu arada piyadelerimiz ateşten vazgeçerek süngülerini taktılar ve bir an önce düşman mevzilerine girmek için saldırdılar.

(Alkışlar…)

Anlattığım bu son durumdan iki buçuk saat sonra, süngülerimiz düşmanın göğsüne girmiş ve iş bitmiş, sorun çözülmüş bulunuyordu. Bu arada gece de giriyordu… Sanki gece karanlığı bu acıklı manzarayı dünyanın bakışlarından saklamak için acele ediyordu.

(Alkışlar…)

Gerçekten arkadaşlar! Savaş cephesini ertesi gün gezdiğim zaman, acı duymaktan kendimi kurtaramadım. Bir asker için bile bu manzara çok üzücüdür. Fakat Allah bu işgalcilere böyle bir kader çizgisi belirlemiş olduğuna göre; demek ki burada bu duruma düşenler asker değildir, suçlu katillerdir…”

Bir asker savaşın dehşetini daha nasıl anlatabilir?

Evet;

Bu millete karşı sinsi ve açık planlar yüzlerce yıldır sürüyor..

Son 15 Temmuz ihaneti örnektir…

Ama neyse ki bu millet;

en zor ve en son anda bile

Ahlat’tan Afyonkarahisar’a uzanan o “bağımsızlık ruhunu” hiç kaybetmemiştir…

Kutlu olsun…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir