Prof. Dr. Belgin Elipek, Marmara Denizi’ni etkisi altına alan müsilajın doğal olduğunu, fakat denizin oksijensiz kaldığı için kendi kendini temizleyemediğini söyledi. Marmara Denizi’nde müsilajın temizlenmesi için bir an önce denize atıkların durdurulması gerektiğine vurgu yapan Elipek, “Son zamanlarda Marmara Denizi’nde en çok gündeme gelen deniz salyası, yani deniz müsilajı. Bunun oluşma sebebi, bazı organizmaların küresel iklim değişikliğine bağlı artışını ve aynı zamanda onların besini olan, atıklardan olan besin tuzlarını kullanıp aşırı miktarda çoğalmaları ve fizyolojik ürün olarak bu süreci ortaya çıkartmaları. Doğal olan bu müsilaj esasen maddelerin varlığında ve oksijen ile parçalanıyor ama Marmara Denizi’ndeki maalesef oksijen miktarının düşük olması ve bakterilerinde oksit malzemeler nedeniyle azalması, denizin kendi kendine temizlemesini engelliyor. Üzerimize düşen görev, hangi statüde olursanız olun, asla ekosistemin dengesini bozacak herhangi bir atığı sulara deşarj etmemeli” dedi.
‘SU ALIP GÖTÜRMEZ, ÇÖZÜM İLERİ BİYOLOJİK ARITMALAR’
Prof. Dr. Elipek, ‘Su alır götürür’ mantığının yanlış olduğunu, suyun sadece kendi kendine temizleme kapasitesi olduğuna vurgu yaparak, Marmara Denizi’nin temizlenmesi için de biyolojik arıtmanın şart olduğunu söyledi. Prof. Dr. Elipek, “Su alıp götürmez. Su sadece kendi kendini temizleme kapasitesine sahiptir. Bu da yararlı bakteriler ve oksijen varlığında olur. Eğer siz sudaki oksijeni tüketecek oranda atık suyu alıcı ortamlara verirseniz, ya da bakterilerin ölmesine neden olan toksin maddeleri suya verirseniz bu durumda suyun kendi kendini temizleme kapasitesini elinden almış olursunuz. Çözüm olarak arıtma tesislerinde birtakım arıtmalar söz konusu. Bunlar fiziksel arıtma, ileri biyolojik arıtma tarzında arıtmalar. Ancak arıtma tesislerinden çıkacak suların, özelikle bu ağır metalleri ya da toksin maddeleri tutan bitkileri içeren yapay sulak alanlardan geçirilmesi. Burada bulunan sazlar, kargılar, kamışlar gibi bitkisel materyal burada suda bir süre bekleyen elementleri tutabilirler. Daha sonra bu bitkisel materyal, sazlıklar ya da endüstriyel üretimde kullanılabilir. Ama şu an kesinlikle yapmamız şey, Marmara Denizi’ne deşarjın kontrollü bir şekilde yapılmasıdır. Başka bir çözüm yoktur” diye konuştu.
‘MARMARA DENİZİ, ‘MARMARA BATAKLIĞI’ OLARAK ANILMASIN’
Marmara Denizi’ndeki musilaj çalışmalarının yetersiz olduğunu ve asıl sorunun suyun dibinde olduğunu ifade eden Prof. Dr. Elipek, “Marmara Denizi’nde yapılan yüzeysel temizlik sorunun sadece çok küçük bir parçasını çözmeye yeter. Ama asıl sorun dipte. Çünkü dibe çöken müsilaj, oradaki tüm bentik organizmaların üzerini kaplar. Bunlarda balıkların besinleridir. Ortamı bu şekilde kaplayan musilaj, hem balıkların yumurtlama alanlarını hem beslenme alanlarını kapladığı için asıl sorun dipte. Dipteki musilajdan kurtulmamız lazım. Bunun için de dediğim gibi bu atıkların, derhal kontrol altına alınması ve suyun oksijenine kavuşması gerekiyor. Marmara Denizi bundan sonra ‘Marmara Denizi’ olarak anılsın. Marmara Denizi, ‘Marmara bataklığı’ olarak anılmasın. Biz bilim insanlarının tek isteği bu” dedi.