1991 yılında Almanya’ya çalışmak için gelen İbrahim Kazankıran ve eşi Hanım Kazankıran’ın bir yıl sonra Alişir ismini verdikleri bir erkek çocuğu oldu. 5,5 aylık bebek yataktan düştüğü için hastaneye götürüldü ve tedavi altına alındı. Bir süre sonra Kazankıran ailesi çocuklarının öldüğü haberini aldı. Cenaze ise aileye 24 gün sonra teslim edildi.
Eşinin ölen bebeğin kendilerinin olmadığını anlayan ve ona inanmadığını belirten İbrahim Kazankıran, “Hanımım cenazeyi görünce şüpheye düştü. Bu benim değildir dedi. Değişiklikler var dedi. Ben ona inanmadım. Anneliktir dedim, çocuğu öyle olduğu için psikolojik olarak rahatsızlandı ve bu şekilde davranıyor dedim“ şeklinde konuştu.
“Almanya’da böyle bir olayın olmayacağını düşünüyordum” diyen İbrahim Kazankıran, “Eşim bu olaydan dolayı rahatsızlandı. Hep çocuğumu çaldılar diyordu. Epey zaman geçtikten sonra adli yollara başvurdum. Alman avukatlarına gittik fakat iyi bir sonuç alamadık. Daha sonra Türk avukatlarına gittik. Mezarın açılmasına karar verildi savcılık tarafından. DNA testi yapılmasına karar verildi 2016 yılında“ dedi.
DNA testinin sonuçlarının eşinin DNA’sına uymadığını ifade eden İbrahim Kazankıran, polisin kendisine DNA testi yapmak için mezarı tekrar açtığını fakat sonuçların kendinin DNA’sıyla da uyuşmadığını söyledi. Kazankıran, “Böyle olunca burada yatan bebek bize ait değildir bizim çocuğumuz da değiştirilmiş dedik. Bunun sonucunda aile huzurumuz bozuldu. Hanımım hastalandı psikolojimiz bozuldu. İşimi kaybettim. Bazı yönlerden insanların içine çıkamaz durumlara geldik. Şuanda ise savcılık bizim dosyamızı zaman aşımından dolayı tekrar kapattı“ şeklinde konuştu.
İbrahim Kazankıran sözlerinin devamında şu şekilde konuştu:
“Bir anne baba olarak çocuğumuzu arıyoruz. Bütün insan hakları örgütlerinden, temiz, dürüst insanlardan, devlet yetkililerinden, basından bize yardım edilmesini istiyoruz. Bizim çocuğumuz çalındı, alındı, değiştirildi bu Almanya’da“ dedi.
Çocuğunu 22 yıl önce hastaneye götürdüğünü söyleyen acılı anne Hanım Kazankıran, “Bana biz film çektik çocuğun beyin kanaması geçirmiş. Düsseldorf Üniversite Kliniğine götüreceğiz dediler. Biz ertesi gün gittik göstermediler. Bir daha gittik yine göstermediler. Daha sonra sürekli gelmeyin, bir telefon numarası verin size biz telefon ederim dediler“ şeklinde konuştu.
İki hafta sonra hastaneden çocuklarını görebileceklerini dair telefon aldıklarını söyleyen Hanım Kazankıran, “Makinelere bağlamışlar komple bir odayı kendisine vermişler. Her tarafa makine bağlı. Ertesi günd e gittim çocuğumun gözlerine baktım. Çocuğum ölmüş dedim. Hiç tanıyamadım, kafasını sarmışlar, büyük bir hortum ağzına koymuşlar. Bu bebek benim gözüme büyük göründü“ dedi.
Çocuğun Almanya’da gömülmesine karar verdiklerini söyleyen Hanım Kazankıran, “Ben istiyorum ki bir Türk hoca gelsin ve bebeğim yıkansın. Bizim örf ve adetimizde cenazeler yıkanır dedim. Çocuğa baktım çocuğu kesmişler ortadan. Tırnakları zedelenmiş emekleyen çocuklarda olur bu, benim çocuğum emeklemiyordu ama. Orada şüpheye girdim. Hocaya çocuğun kafasına bakmak istediğimi söyledim fakat izin vermedi. Cenaze yıkanırken bulunmak istedim izin vermediler“ dedi.
Mezarın sürekli birileri tarafından süslendiğini söyleyen Hanım Kazankıran, normalinde 10 yıllık olan mezar sözleşmesinin bitmesine rağmen aynı mezara kimsenin gömülmemesinin de kendilerini şüphelendirdiğini söyledi.
Çocuğunun öldüğüne dair kendilerine ne bir belge ne bir evrak verilmediğini söyleyen Hanım Kazankıran, “Hangi kurumlar olursa olsun bana yardım etsinler. Yeter diyorum artık. Benim çocuğum yaşıyor. Alişirim yaşıyor gören tanıyan varsa dünyanın dört tarafına sesimi duyurmak istiyorum. Bir annenin gözyaşlarının rengi yoktur. Türkiye’den yardım istiyorum. Bütün Avrupa’dan yardım istiyorum bu Avrupa’da başıma geldi Türkiye’de değil. Alişirim sen yaşıyorsun belki ismini değiştirmişlerdir. Senin öz annen benim, senin defterin senin yanındadır annenin fotoğrafı içindedir“ dedi.
Sinan Karamurat