Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Batı’ya sert tepki!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Batı’ya sert tepki!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TRT World Forum’a katıldı. Programda konuşan Erdoğan, demokrasinin ve adaletin tesisinin, dünyadaki farklı sesleri bir araya getirmekten geçtiğini vurgulayarak, “Daha önce katılacakların bildirdikleri halde Barış Pınarı Harekatı’nı gerekçe göstererek programların iptal edenler, aslında bu büyük fırsatı kaçırmışlardır. Türkiye’nin bölgeyi terörden arındırmak için başlattığı Barış Pınarı Harekatı’nı protesto amacıyla konuşma yapmaktan vazgeçenlerin demokrasiyi hazmedemediklerini düşünüyorum, terör örgütlerine destek verdiklerini düşünüyorum. Bu tiplerin teröre karşı olduklarını hiçbir yerde anlatmalarına gerek yok. Eğer karşıysan işte platform burası gelirsin burada teröre karşı olduğunu bütün her şeyiyle ortaya koyarsın. Forumda pek çok farkı fikir ve dünya görüşünde insan bir araya gelmişken bu tavır hiçbir demokratik değer ve etikle uyuşmuyor” ifadelerini kullandı.

Dünyanın büyük bir değişim yaşadığının altını çizen Erdoğan, “Bir tarafta zulüm ve adaletsizlikler var, diğer tarafından ise yeni bir inşa yükseliş ve refah düzeyi bulunuyor. Toplumlar açısından önemli olan bu değişimin ne tarafında yer aldıklarıdır. Türkiye’nin merkezinde yer aldığı coğrafyada insanlık tarihi boyunca bu iniş çıkışlar hep yaşanmıştır. İnsanlığın en büyük medeniyetleri, kültürleri, fikir ve sanat eserleri bu topraklardan tüm dünyaya yayılmıştır. İnsanlığın en büyük acıları da ya bu toprakların içindeki mücadeleler sırasında ya da dışarından gelen etkilerle yaşanmıştır. Son birkaç yüzyıldır her ne kadar dünyaya yön veren siklet merkezi bir parça değişmiş gibi gözükse de kavganın odağında bu coğrafya vardır. Hal böyle olunca ister istemez ülkemiz gelişmelerin merkezine yerleşiyor. Esasen Türklerin Anadolu’daki varlığı daha eskilere yayılıyor. Anadolu’daki mutlak siyasi hakimiyetimizi geçmişi bin yıla yaklaştı. Bu dönemin en kritik aşamalarından biri yaklaşık bir asır önce yaşandı. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından kurulmaya çalışılan yenidünya düzeninde Türk milletine ve devletine yer verilmemişti. Anadolu’nun içinde küçük bir alana sıkıştırılan, siyasi, ekonomik, askeri olarak tam manasıyla bitirilmiş bir devleti bize bahşetmişlerdi. Millet olarak bu zilleti kabul etmedik. İstiklal harbimizi zaferle sonuçlandırmamızın ardında Lozan’da varılan mutabakat kabul edebileceklerimizin asgarisini oluşturuyordu. Samsun, Erzurum, Sivas, Ankara hattında şekillenen istiklal mücadelemizin hedefi olan Misak-ı Milli sınırlarımızda da ciddi fedakarlık yaparak bu neticeye ulaştık. Hiç şüphesiz bu esneklikleri, dönem şartlarında düşünmek gerekir. Bunu yapacak olan tarihçilerdir. Bugün bize düşen görev milletimizin Anadolu’daki varlığına ve gücüne uygun şekilde yeni hedefler ortaya koyarak yolumuza devam etmektir” şeklinde konuştu.

“Biz sahip olduğumuz her şeyin bedelini misli ile ödemiş bir milletiz”

Bölgede bağımsızlığını kendi gücüyle kazanmış Türkiye dışında birçok ülkenin mutsuz, sıkıntılı ve zayıf bir konumda olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Ne tek kaynağı petrol olan finans gücü, ne toprak ve nüfus büyüklüğü, ne kayıtsız şartsız yeni düzene teslim olma çabası bu gerçeği değiştirmeye yetmemiştir. Sınırları terle kanla değil masa başında cetvelle çizilerek oluşturulan devletlerin hiçbir zaman gerçek devlet olamayacağı ortaya çıkmıştır. Özgürlüğün başkaları tarafından verilen bir lütuf değil, hak edilen, yürek ve bilek gücüyle alınan ve ölümüne bir kararlılıkla korunan kutsal bir değer olduğunu bu süreçte bir kez daha gördük. Türkiye’nin coğrafyasındaki diğer devletlerden farkı burada yatıyor. Biz sahip olduğumuz her şeyin bedelini misli ile ödemiş bir milletiz. Türkiye ile ilgili değerlendirmelerin oryantalist kalıplardan ziyade bu derin tarihi perspektifte yapılması gerektiğine inanıyorum” diye konuştu.

“Suriye ve Doğu Akdeniz’de yanlış hesapları bozduk”

Türkiye’nin Suriye ve Doğu Akdeniz’de yanlış hesapları bozduğunu söyleyen Erdoğan, “Bu yanlış hesapları milletimizin çelikten iradesi, devletimizin gücü ile bozmak zorunda kalıyoruz. Suriye ve Doğu Akdeniz’de son dönemde yaşadığımız gelişmeler, yanlış hesapların bozulmaya mahkum olduğunun güncel örnekleridir. Burada yanlış anlamalara mahal vermemek için bir kez daha söylüyorum. Türkiye’nin hiçbir ülkenin toprağında, hiçbir toplumun özgürlüğünde, ya da çıkarlarında gözü yoktur. Böyle bir ithamı kendimize yapılmış en büyük hakaret sayarız. Biz sadece kendimizin ve ayrılmaz parçamız olarak gördüğümüz kardeşlerimizin hakkını hukukunu geleceğini savunuyoruz. Geçmişinde ne sömürge, ne katliam ayıbı olmayan bir milletin başka gayesi olamaz. Herkes Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da, Afrika’da başka niyetlerle at koşturuyor olabilir. Ama Türkiye sadece kardeşleri ile olan kader birliği sebebiyle oradadır. Bu bir damla petrolü, bir damla kandan daha değerli görenlerin asla anlayamayacağı büyük bir erdemdir. Yunus Emre ve Mevlana’nın torunlarında başka türlü bir tavır bekleyenler, ülkemizi kendi buhranlarının içine çekemeyeceklerdir Biz ayrı yapmadan zalime zalim, teröriste terörist, zulme zulüm demeye devam edeceğiz. Bunlara karşı verdiğimiz mücadeleyi de ödediğimiz bedelleri şeref madalyamız görerek sonuna kadar sürdüreceğiz” açıklamalarında bulundu.

“Terör örgütleri ile masaya oturmadık, oturmayız, oturmayacağız”

Cumhurbaşkanı Türkiye’nin terör örgütlerine bakış açısını anlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Hiçbir zaman Türkiye Cumhuriyeti olarak 18 yıllık görev süremizde terör örgütleri ile masaya oturmadık, oturmayız ve oturmayacağız. Başkaları oturabilir, onlar da bizi ilgilendirmez. Bu aynı zamanda uluslararası siyasetin, savaş hukukunun, terörle mücadelenin de nereden nereye geldiğini göstermesi bakamından önemi. Bir tarafta ‘terörle mücadele’ diyeceksiniz, öbür tarafta teröristleri şımartacaksınız. Öyle bir şımartma ki düşünün Kuzey Suriye’de eğer 30 bin tır Irak üzerinden silah mühimmat araç gereç sokuluyorsa, acaba ‘ben dünyanın en güçlüsüyüm’ diyenler bunu neyle izah edecekler. Bu demokrasinin neresinde yazıyor bize bir söylesinler. Uluslararası siyasetin neresinde yazıyor bize söylensinler. Uluslararası savaş hukukunda var mı bize söylesinler. Yok söyleyemezler, o zaman susuyorlar. Ama biz susmayacağız.”

“Düşünce özgürlüğüne inananlar, inancını o yeşil dolara asla değişmeyecektir”

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetini de hatırlatarak, “Ülkemizde Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda bir medya mensubunun oradaki bir nikah akdi ile alakalı muamelesini yapmak üzere geldiğinde muhatap olduğu olay herhalde unutulmamıştır. Batı buna nasıl baktı. Batı bunu nasıl takip etti. Acaba batı bu işi kovaladı mı. Amerika bu işi kovaladı mı. Önce şöyle birkaç çatlak ses. Ondan sonra bu iş adeta bir kenara bırakılmıştır. Hani düşünce özgürlüğü. Düşünce özgürlüğünün aktörlerine karşı yapılan bu uygulamayı nereye yerleştireceksiniz. Bu konuda maalesef dünyanın şu anda bu işi takip eder durumda olduğuna inanmıyorum. Bunların tek çıkış nedir. ‘Bizim dolarlarımız var’. Dolayısıyla ‘biz dolarlarımızla bu işi hallederiz’. Her zaman yaptıkları bu değil mi?. Şimdi de bunu yaparlar. ‘Petrolümüz var’. Tek bunların yöneldikleri yol bu. Ben inanıyorum ki düşünce özgürlüğüne inananlar, inanç özgürlüğüne inananlar ne inancını, ne düşüncesini o yeşil dolara asla değişmeyecektir. Karanlıkta göz kırpılarak perde arkasından toplumları yönetme devri kapanmıştır. Diplomasinin sadece güçlülerin baskı aracı olarak kullanılmaya devam edilmesi mümkün değildir. Darbeler dahil her yol mübah sayılarak kurulan çarpık düzenin sonuna gelinmiştir. Küresel sistemin en zayıf halkasını oluşturan ekonomik ilişkilerin, siyasi hedeflerin silahı haline dönüştürülmesi intiharla eş anlamlıdır” dedi.

“Tüm batı teröristlerin yanında yer aldı, hepsi birlikte bize saldırılar”

Türkiye’nin son 6 yılda her türlü saldırıya maruz kaldığını vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
“Uluslararası toplumdan ülkemizin terör örgütleri ile mücadelesi noktasında maruz kaldığı siyasi, diplomatik, ekonomik vandallıklara karşı güçlü bir duruş sergilemesini beklerdik. Bu konuda derin hayal kırıklığı içindeyiz. Sınırlı sayıda ülke ve kurum dışında bu onurlu tavrı gösterebilen çıkmadı. Bu tavır sergilenemediği müddetçe tüm ülkeler kendi geleceklerini kendi elleri ile tehdit altına sokuyor demektir. Türkiye ile empati yapmak yerine başımızdaki terör ve sığınmacı sorunlarının ilanihaye bizimle sınırlı kalacağını düşünenler yanılıyorlar. Tüm batı teröristlerin yanında yer aldı. Hepsi birlikte bize saldırılar. NATO ülkeleri dahil. AB ülkeleri dahil hepsi. Hani siz teröristlere karşıydınız. Ne zamandan beri siz terörle beraber hareket etmeye başladınız. Yoksa bu terör örgütleri PYD YPG NATO’ya üye oldu da bizim mi haberimiz olmadı. Bu nasıl bir iştir. Burada hep birlikte özellikle samimi olarak teröre karşı olanlar bunun ispatını yapmak zorundadır. Hangi uluslararası terör toplantısına gidersek önce bunun hesabını sorun. ‘Sizi biz teröristlerle nasıl yan yana olduğunuzu biliriz’ deyin. Onların uluslararası camiada hesaba çekin. İnsanlık bunları tanımalı. Terör ve sığınmacı sorunun çözüm yolu duvarları yükseltmekten geçmiyor. Çözüm herkesin kendini güvenlik ve refah içinde yaşadığı sınırları içine hapsetmesinden de geçmiyor. Karşımızdaki mesele insanlık meselesi. İnsan olmakla zalim olmak arasındaki çizginin ne tarafından durduğunuz meselesidir. Bu büyük sıkıntını yükünü sadece mağdurları ve şartlarını zorlayarak onlara gönüllerin açanların sırtlarına yüklemeye kalkmak adaletsizliktir. Bu tavır sürdürülebilir değildir.”

“Dünyayı 5 daimi üyenin bir tanesinin iki dudağı arasına mahkum etmek insani ve adil değildir”

Birleşmiş Milletlerin (BM) yeniden yapılandırılması çağrısını yineleyen Erdoğan, “Türkiye sadece bölgesinde değil dünyanın dört bir yanında sorumluluğunun gereğini yerine getirmek için şartları sonuna kadar zorluyor. Biz bunun içini Suriye’deyiz. Bunun için Afrika’dan Güney Amerika’ya kadar bize uzatılan ellere karşılık verme çabasındayız. Bunun için gelin BM başta olmak üzere küresel sistemin lokomotif kuruluşlarını yeniden yapılandıralım diyoruz. Kendimiz için ne istiyorsak insanlık için de onu istiyoruz. Çünkü biz Türkiye’yiz. İnsanı ailesinin kadim mirasının günümüzdeki en güçlü temsilcisiyiz. Biz inşa etmek üzerine kurulu bir medeniyeti ihya etme peşindeyiz. Dünyayı 5 daimi üyenin bir tanesinin iki dudağı arasına mahkum etmek insani ve adil değildir. Kaç üye var 196. Hepsinin burada daimi üye olma şansını yakalayabileceği bir reformist anlayışla adımı atmak gerekir. Şu an da geçici üyeler var. Geçici üye olmak için bazı devletler yarışıyor. Olsan ne olur olmasan ne olur. Senin el kaldırma indirmekten başka orada hiçbir kıymetin yok. Her şey o 5 daimi üye hatta onlardan bir tanesi için geçerli. Bu reformist hareketi gerçekleştirmemiz lazım. Dünya 1. Dünya savaşı sonrasındaki dünya değil, değişti artık. Yenidünya düzenini bir önceki gibi zulüm ve acı üzerine değil, adalet ve barış üzerine kurmak istiyorsak önce bu konuda anlaşmamız şart” ifadelerini kullandı.

“Bizi terör örgütü kalemşörlerinden değil, bizden dinleyin”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bölgedeki endişelerine karşı çıkanlara da seslenerek, “Ülkemizin endişelerine yaptıklarına karşı çıkanlardan tek bir isteğimiz var. Bizi terör örgütlerinin kalemşörlerinden değil bizden dinleyin. Bizi yeminli Türkiye düşmanlarının söyledikleri ile değerlendirmek yerine gelip burada neler yaşandığına bakın. Bizi dinlerken de tarihi ve siyasi bağnazlıkların ürünü o filtreleriniz var ya onları bir kenara bırakın. Açık şeffaf olun. O zaman birlikte yapabileceğimiz çok şey bulunduğunu göreceksiniz. Bu tür tartışma platformları karşılıklı olarak birbirimize kulak verebilmemiz bakımından önemli fırsatlardır” dedi.

“Sayın Putin ile süreci ele alacak, atılması gereken adımları atacağız”

Konuşmasının sonunda Barış Pınarı Harekatı’na verilen arayı hatırlatan Erdoğan, “120 saat ara durumu var. Artık büyük bir bölümü sona erdi. Yarın Rusya Soçi seyahatimiz var. Bu seyahatte Sayın Putin ile bu süreci ele alacak, ondan sonra atılması gereken adımları atmış olacağız” şeklinde konuştu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir